MEDYAGÜNDEM- Ahmet Hakan’ın nasıl “coşkun” biri olduğunu bugün Nişantaşı’ndaki beyaz Türk komşuları ya da Doğan medyasındaki “panpaları” değil asıl eski camiası iyi bilir.
Ahmet Hakan Coşkun’un “cibilliyetini” eski dostlarından başka kim iyi bilebilir…
İmam hatip lisesi ve ilahiyat fakültesinde okuyup, İslami bir mahalleden çıkmasına rağmen, Ahmet Hakan’ın gözü hep hedonistçe takılacağı “sevelim/sevişelim, yiyelim/içelim mahallesi”nde olduğunu bilmeyen, duymayan var mıdır? Ve en önemlisi onun bir “güç budalası” ve “iktidar delisi” olduğunu…
Yeter ki “güç” olsun, o gücün adamı olmak için Ahmet Hakan’dan her türlü “orantısız performans” beklenir, bukalemun denilen hayvan türünden bile daha etkili “kabuk değiştirme başarısı”nı gösterebilir.
Her ne kadar Kanal 7’de “28 Şubat mağduru” olarak camianın “kahramanı” gibi görülse de, bu durumun onu tatmin etmediği, ziyadesiyle rahatsız ettiğini o günlerden kendisini tanıyanlar gayet iyi bilir. Çünkü Ahmet Hakan’ın cibilliyetinde “mağdur olmak” iyi bir şey değildir, özgüvenini yitirir, kendini “loser” gibi hissettirir, bu durum onun “mağrur” gezmek isteyen egosu için tehlikelidir.
Ahmet Hakan “alkışlarla yaşamak” ister.
İşte Ahmet Hakan’ın içine girmek istediği “renkli dünyaya” karşı “ezik”, “kompleksli” hali, kendini o güç odağına kabul ettirme, bunun için bin takla atma çabası bu psikolojisinin ürünüdür.
Ahmet Hakan için aslolan aslında “tapındığı” gücün tasmasını iyi taşımaktır, hayatının amacı ve tüm hesabı da…
İktidar cephesinde o duyguları tatmin edememesinin sebebi de bunu iktidar nezdinde başaramayacağına inanmasındandır. Çünkü iktidar onun nasıl bir cibilliyeti olduğunu iyi bilir, o da iktidarın bunu iyi bildiğinin farkındadır. Yani o tarafta Ahmet Hakan’a “ekmek” yoktur!
Haliyle Ahmet Hakan’a tek bir seçenek kalır. O da memleketin en güçlü medya patronunun en has adamı olmak, onun tasmasını takmak, onun afili kulübesinden havlamak…
Kıskançtır da, fena halde hasettir. Mesela Yılmaz Özdil’i görüşleri yüzünden değil, aksine daha fazla okunduğu, haliyle daha değerli olduğunu düşündüğü için sevmez, aralarında ciddi ciddi savaş vardır.
Patronunun çıkarlarını, grubunun hassasiyetlerini sanki “Aydın Doğan’ın oğlu”ymuş gibi öyle bir içselleştiririr, öyle bir cengaverleşir ki, zekasını, aklını orantısız biçimde buna tahsis eder. Bekler ki tapındığı güç, tasmasını taşıdığı patronu sırtını iyi sıvazlasın, “aferin oğlum al sana ödülün” desin…
Ahmet Hakan’ın hayatı artık bu çark içindedir.
Fıtratı, cibilliyeti tamamen hedonist kaygılarla yeniden şekillenen Ahmet Hakan’ın tek derdi patronundan “aferin” almak, grubundan alkış toplamak ve tasmasını en ön safta gururla taşımaktır.
İşte bu nedenle Doğan medyasında ondan daha cevval, ondan daha “tetikçi”, ondan daha “çapulcu” yazılar yazan yok bu aralar…
Çapulculukta bile en ön safta… Hani geçenlerde Radikal yazarı Koray Çalışkan, “Türk solunun en güçlü kalemi Ahmet Hakan” dedi ya, işte bu kurgulanmış açıklama Ahmet Hakan’ı çapulculuğa hazırlama, onu bir anda “en solcu” yapıp sahalara sürmek için gaz verme operasyonuydu. Çünkü böylesi bir “güç budalası” ve “patron yalakası”nı gaza getirmekten daha kolay ne olabilirdi? O da bunu yedi zaten!
O da “hıyarım var” diyene tuzu kapıp koştu.
Köşesini Gezi Parkı üzerinden yürütülen “sivil darbe” ve provokasyonu örtmek, Gezi’den bir “romantik devrim” çıkarmak için kullanan Ahmet Hakan, önüne gelene laf yetiştiriyor. “Komplo var” diyene “komplolara gelesiniz” diyor, Gezi’yi sadece “çiçek çocuklardan” ibaretmiş gibi gösteriyor, Doğan medyasının giriştiği ikinci 28 Şubat darbe girişimini tamama erdirmek için en ön safta kılıç sallıyor.
Tüm bu çabası ikinci 28 Şubat darbe girişiminin arkasındaki patronu Aydın Doğan’ı kurtarmaya yetecek mi?
Bugün patronu güçlü, peki yarın patronu sefil hale geldiğinde Ahmet Hakan’ı kim kurtaracak?
Ahmet Hakan o kadar zavallı bir patron tetikçisi ki, kendisini böyle davranarak değerli olacağını sanıyor. Bilmiyor ki, hiçbir zaman ne Ertuğrul Özkök’ün, ne Yılmaz Özdil’in Aydın Doğan nezdindeki yerini dolduramaz. Gün gelecek kapının dışında kendisini bulan o olacak.
Devrimler kendi çocuklarını yer ya başarısız darbe girişimleri de müptezel tetikçileri bitirir.
Ahmet Hakan “Hürriyet Dünyası’ndakilerden alkış alacağım”, “patronum sırtımı sıvazlayacak” diye debelenirken, yazdıklarının bu gözle okunduğunun farkında bile değil. Çünkü kendisinin zaaflarını bilenler onu öyle bir gaza getirmiş ki, sadece zavallı olduğunu yine eski camiası görüyor.
Aydın Doğan, Ertuğrul Özkök bile kendini kurtarır ama ezik Ahmet Hakan “loser” olduğunda onun için böyle bir ihtmal yoktur.
O nedenle de Ahmet Hakan’ın böylesine saldırganlaşması kendi hedonist yaşam tarzını korumak adınadır. Ne yaparsa yapsın Ahmet Hakan için yolun sonu fena halde karanlıktır.
Ahmet Hakan’ın tasması bugün güçlü patronunun elindedir ama yarın tasmasız kalıp sokaklara düşme korkusu kendisini yiyip bitirmektedir.
medyagundem.com