*
“Cemaat” ise kaybetti.
*
Ne hissettim?
Bütün içtenliğimle yazıyorum:
Sevindim.
Gerçekten sevindim.
*
“Cemaat’in ele geçirdiği yargı” ile “Hükümetin ele geçirdiği yargı” arasında bir tercih yapmam gerekse…
“Hükümetin ele geçirdiği yargı”yı tercih ederim.
*
Çünkü hükümet yargıyı ele geçirdiğinde…
Ne yapmam gerektiğini, nasıl bir mücadele vermem gerektiğini biliyorum.
“Hükümete bağlı bir yargı” sistemine itirazın evrensel argümanları elimin altında oluyor.
Söylemem gereken cümleler basitleşiyor, hedefim belli oluyor.
“Hakiki demokrasilerde yürütme, yasama ve yargı ayrı olur” diyor ve işi bitiriyorum.
*
Gelgelelim…
“Cemaat” yargıyı ele geçirdiğinde ise işin şekli değişiyor.
Bir kere bunu asla ve kat’a somut bir biçimde kanıtlayamıyorum.
Adam çıkıyor ve diyor ki: “Benim Cemaatçi olduğumu kanıtla.” Öylece kalakalıyorum.
Nasıl mücadele edeceğimi bilemiyorum, sürekli havaya ateş ediyorum.
İtirazımı evrensel bir dile tercüme edemiyorum.
*
Yargının hükümetin denetimi altına girmesi…
Büyük tehlikedir.
Yargının “Cemaat”in denetimi altına girmesi ise…
Daha büyük tehlikedir.
*
Bugün için “daha büyük tehlike” atlatılmıştır.
Şimdi sıra “büyük tehlike”nin atlatılmasında…
*
Bugünden itibaren…
Ekmeğimiz için, özgürlüğümüz için, bir arada barış içinde yaşama irademiz için, ceberutlukla idare edilmemek için, adaletin sağlanması için…
Hep birlikte…
“Hükümete boyun eğmeyen, tarafsız, bağımsız ve adil bir yargı” için haykırmaya başlayabiliriz.
Gıvraaaaak