Anasayfa / ANALİZ / Ahmet Altan’ın maskesi böyle indi
asli-altan

Ahmet Altan’ın maskesi böyle indi

MEDYAGÜNDEM- “İsrail lobisi” ve “neocon bülteni” Wall Street Journal, yine ortalığı karıştırıp, Türkiye’ye yönelik bir “fitne” ortaya attı.

Suriye krizinde Türkiye’yi “yalancı” göstermeye kalkışan ve uçağımızın Suriye kara sularında düşürüldüğü iddiasını bir “güvenlik yetkilisi”ne dayandırarak haber yapan gazetenin maskesini bugün Milliyet’te Aslı Aydıntaşbaş indirdi.

“Amerikan derin odakları” ile iyi ilişkiler içinde olduğu bilinen Aydıntaşbaş, WSJ’nin haberinin doğru olmadığını yazdı.

Gerek Türk Dışişleri gerekse de ABD’deki kaynaklarının o haberin yalan olduğuna ilişkin anlatımları, WSJ’nin de oyununu bozacak çapta önemli veriler taşıyordu.

Ancak WSJ’nin amacı belli ve ciddi dayanaktan yoksun haberini “gerçek” olarak kabul eden Ahmet Altan, bir kez daha “satılmış kalem” tartışmasını haklı çıkaracak derecede bir yazı kaleme aldı.

Sanki bir WSJ yazarı gibi Altan, hiçbir sorgulamaya gerek bırakmadan o haberi şu satırlarla doğru kabul etti:

***

Wall Street Journal’a konuşan bir Amerikalı yetkili Uludere’de, bizim iktidarın ve askerin hiç sözünü etmediği bir Amerikan uçağının bulunduğunu açıkladı.

Hem bu gerçeği açıkladılar, hem de Uludere’nin üstünün kapatılmasından hoşnut olmadıklarını ortaya koydular.

Şimdi de Suriye’de düşürülen uçak meselesi geldi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı kalktı televizyonda Türk uçağının uluslararası hava sahasında ve füzeyle vurulduğunu söyledi.

Suriye ise uçağın Suriye hava sahasında “uçaksavarla” vurulduğunu açıkladı.

Dün, Wall Street Journal, Suriye’nin söylediklerinin doğru olduğunu, uçağın Suriye hava sahasında ve uçaksavarla vurulduğunu “Amerikan kaynaklarına” dayanarak yazdı.

Gazetenin Uludere konusunda söyledikleri doğru çıkmıştı.

Korkarım Suriye konusunda da söyledikleri doğru.

Ben yazıya oturduğumda o haberle ilgili bir yalanlama yapılmamıştı Türk hükümeti tarafından.

Gazete “yalan” yazmış olsaydı hemen yalanlamaları ve kendi iddialarının doğruluğunu gösteren kanıtları yayınlamaları gerekirdi.

Yapmadılar ya da yapamadılar.

Şu anda bütün dünyanın gözünde Türkiye “yalancı” bir ülke durumunda.

Gazetenin haberi ve Ankara’nın sessizliği Türkiye’nin “güvenilirliğini” perişan etti.

***

ALTAN GERÇEKTEN BU ÜLKENİN EVLADI DEĞİL Mİ?

Ahmet Altan’ın maskesini bugün Milliyet’ten Aslı Aydıntaşbaş’ın yazısı indirdi. Altan’ın gerçekten bu ülkenin evladı değilmiş gibi davranması,  WSJ’nin haberiyle ilgili en ufak bir kuşkuya kapılmayıp, ülkesinin Başbakanı’na karşı ise hasmane tavır alması, Taraf yazarının kimler adına hizmet ettiğini de bir kez daha sorgulatır hale getirdi.

İşte Aydıntaşbaş’ın yazısı:

***

Ankara’ya 2. Wall Street Journal çalımı

Geçen ay önce Uludere faciasıyla ilgili yaptığı haberle Türkiye’deki tartışmayı alevlendiren Wall Street Journal, bu kez de Suriye krizinde kritik bir noktada yine Ankara’nın tezlerini alt üst eden bir habere imza attı.

Gazete, Uludere’deki sivil konvoyun ABD predatorleri tarafından düşürüldüğü haberini yapan iki muhabirin de imzasını taşıyan haberde, geçen hafta vurulan Türk uçağıyla ilgili Türkiye değil Suriye’nin açıklamalarını doğruladı. Haberde adını açıklamayan ABD savunma kaynakları, istihbarat raporlarına dayanarak Türk uçağının Ankara’nın iddia ettiği gibi füze ile ve uluslararası hava sahasında değil, Suriye yakınında uçaksavarla vurulmuş olabileceğini iddia etti. Hafta sonuna denk gelen haber, her iki başkent ve Ortadoğu’da büyük yankı yarattı.

Milliyet’in görüştüğü Dışişleri ve hükümet kaynakları, WSJ haberinin Türkiye’ye yönelik ‘kasıtlı’ ve ‘kafa karıştırıcı’ olduğunun altını çizerek, “Bu iddiayı ilk kez duyuyoruz. Bu zamana kadar ne ABD, ne NATO, ne de diğer müttefiklerimiz düşen uçakla ilgili elimizdeki bilgilere itiraz etmedi. Bize farklı bir bilgi veren de olmadı” dedi.

ABD’li bir yetkili ise, WSJ haberini doğrulamayarak, ”Olayla ilgili çok bilinmeyen var. Şu ana kadar gördüğümüz hiçbir şey Türkiye’nin söyledikleriyle çelişen nitelikte değil” dedi.

Aynı yetkili şöyle devam etti: “Bilinmeyen çok şey var. Ama Türkiye’nin var olan gerçekler ışığında yaptığı çıkarımlar, inandırıcı. Temel gerçek Suriye açısından bile tartışma götürmez: Suriye, kendi karasuları içinde ya da yakınında dahi olsa, bu tarz durumlarda alışılagelmedik bir şekilde bir Türk uçağını düşürmüştür. Bu kabul edilemez.”

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da geçen hafta sert bir dille Suriye’nin tavrını eleştirmiş ve kabul edilemez bulduğunu söylemişti.

Ankara’da hâkim görüş, WSJ haberinin Obama yönetiminin bakışını değil, Washington’da Türkiye’yi Suriye krizinde ‘frenlemek’ isteyen ‘belli bir çevrenin’ görüşünü yansıttığı yolunda. Ama hangi çevre ve ne amaçla?

Üst düzey bir Dışişleri yetkilisi, düşürülen uçakla ilgili Washington’la yapılan birebir görüşmelerde Türkiye’nin tezini sorgulayan bir ‘havanın’ olmadığı belirterek, haberin zamanlamasının Türkiye’nin iddialarına yönelik soru işaretlerini arttırmaya yönelik olduğunu söyledi. (Cuma akşamı WSJ’nin internet sitesine konan haber, gazete Pazar basılmadığı için hafta sonu boyunca gazetede yer aldı. Ayrıca haber 4 Temmuz bağımsızlık tatili nedeniyle de birçok ABD’li yetkilinin şehir dışında olduğu zamana denk geldi.)

Ankara, cuma öğle saatlerinde vurulan uçakla ilgili elindeki bilgileri, önce telefon yoluyla, ardından da hafta başındaki NATO toplantısında harita ve grafiklerle ABD ve diğer NATO müttefiklerine aktarmıştı. NATO toplantılarında Türkiye’nin sunum yaptığı birinci bölümde, diğer üye ülkelerden uçağın düşürülmesiyle ilgili herhangi bir itiraz ya da soru gelmediği öğrenildi. NATO genel sekreterinin katıldığı ikinci bölümde ise canlı bir tartışma yalandı. Türkiye olayın tekrarlanması halinde neler yapılması gerektiği konusunda kimi NATO ülkelerinin sert bulduğu önlemlere işaret etti. Ancak diplomatik kaynaklar, ne bu toplantıda, ne de ABD yönetimiyle yapılan temaslarda uçağın düşürülüş anıyla ilgili Türkiye’nin tezlerine karşı çıkan görüş ya da verilerin ortaya atılmadığını söyledi.

Ayrıca Ankara, İngiliz makamlarıyla yaptığı görüşmelerde Güney Kıbrıs’ta bulunan İngiliz istihbarat ve dinleme üssünden de aksi yönde bir bilgi olması halinde paylaşılması talebinde bulunmuştu.

Yine de WSJ haberi, iki başkent arasındaki tansiyonu yükseltme ve güvensizlik tohumları aşılama potansiyeline sahip. ABD, uçağın Suriye tarafından kasten düşürüldüğü tezini sorgulamıyor olsa da, uçağın sadece eğitim değil aynı zamanda ‘keşif’ amaçlı uçuyor olabileceği düşüncesinde.

Washington ve NATO’da, Türkiye’nin, haklı olsa da, kritik bir dönemece girilen Suriye krizinde fevri bir harekette bulunmaması gerektiği görüşü hâkim. Bu yüzden Batılı yetkililer, yaptıkları her açıklamada, adeta mesaj verircesine Türkiye’nin ‘itidalli‘ davrandığı övgüsünde bulunuyor.

***

Bu da Altan’ın “ihanet dolu” o yazısı:

***

Uçak ve Zana

Amerikan yönetiminin ya da o yönetimin bir parçasının, Türkiye’deki siyasi iktidarın özellikle askerî meselelerdeki tutumunu onaylamadığı anlaşılıyor.

Bizim siyasi iktidar askerî konularda bir yalan söylediğinde ya da gerçeği “eksik” anlattığında Amerika’dan “hayır, işin doğrusu öyle değil” diyen bir ses duyuluyor.

Önce Uludere’de yaşadık bunu.

Wall Street Journal’a konuşan bir Amerikalı yetkili Uludere’de, bizim iktidarın ve askerin hiç sözünü etmediği bir Amerikan uçağının bulunduğunu açıkladı.

Hem bu gerçeği açıkladılar, hem de Uludere’nin üstünün kapatılmasından hoşnut olmadıklarını ortaya koydular.

Şimdi de Suriye’de düşürülen uçak meselesi geldi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı kalktı televizyonda Türk uçağının uluslararası hava sahasında ve füzeyle vurulduğunu söyledi.

Suriye ise uçağın Suriye hava sahasında “uçaksavarla” vurulduğunu açıkladı.

Dün, Wall Street Journal, Suriye’nin söylediklerinin doğru olduğunu, uçağın Suriye hava sahasında ve uçaksavarla vurulduğunu “Amerikan kaynaklarına” dayanarak yazdı.

Gazetenin Uludere konusunda söyledikleri doğru çıkmıştı.

Korkarım Suriye konusunda da söyledikleri doğru.

Ben yazıya oturduğumda o haberle ilgili bir yalanlama yapılmamıştı Türk hükümeti tarafından.

Gazete “yalan” yazmış olsaydı hemen yalanlamaları ve kendi iddialarının doğruluğunu gösteren kanıtları yayınlamaları gerekirdi.

Yapmadılar ya da yapamadılar.

Şu anda bütün dünyanın gözünde Türkiye “yalancı” bir ülke durumunda.

Gazetenin haberi ve Ankara’nın sessizliği Türkiye’nin “güvenilirliğini” perişan etti.

Hükümet ve Dışişleri Bakanı ya gazeteye o haberi veren “Amerikalı yetkilinin” doğruları söylemediğini kanıtlayacak ya da bu ülkenin halkına “neden yalan söylediğini” açıklayacak.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu dünyada “saygıdeğer” bir politikacı olmak istiyor, doğrusu ya onun bilerek “yalan” söyleyeceğine pek inanamıyorum, yalan söylediğinde birisinin kalkıp doğruyu söyleyeceğini bilecek kadar aklı ve tecrübesi var.

Niye Amerika’nın Türkiye’yi yalanlamasına yol açan o sözleri söyledi peki?

Birisi onu kandırmış olmalı.

Kim?

Başbakan Erdoğan’dan “Atatürk’ten sonra en güçlü lider” diye söz edilirken Erdoğan’ın hükümetini bu devletin içinde kim kandırdı?

Kim hepsini birden dünyaya rezil etti?

Uludere katliamının sorumlularını hükümet hâlâ açıklayamadı.

Şimdi de neden yalan söylediklerini açıklayamayacaklar galiba.

Uludere’den kurtulmak için Başbakan “kürtajı” ortaya atmıştı, Suriye rezaletinden sonra da herhalde “zina” konusunu gündeme getirir.

Ya da Ağrı Dağı’na dünyanın en büyük camiini yapacağını açıklar.

Ama gerçekler böyle tuhaf gösterilerle unutturulamayacak kadar ağır bir şekilde yıkılıyor bu iktidarın üstüne.

Onlar birer küçük Alis gibi “harikalar diyarına” kendilerini atıp orada Osmanlı İmparatorluğu’yla, sezaryenle, Çamlıca’ya camiyle oynarken gerçekler peşlerinden koşup onları yakalıyor.

Gazetecilerin Şam’a girmesini engellemek de gerçekleri saklamaya yetmiyor, Suriye’nin en büyük düşmanlarından biri olan Amerika bile Suriye’nin “doğru söylediğini” kayıtlara geçiriyor.

AKP, yakın bir zamana kadar Doğu’nun ve Batı’nın gözbebeğiydi.

O tuhaf “Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden kurma” hayalini bütün Ortadoğu’yu yok sayarak dile getirmek Doğu’nun, “demokrasiden ve barıştan uzaklaşmak” da Batı’nın desteğini yok etti.

Avrupa Birliği demokrasi ve hukuk konusunda art arda sert uyarılarda bulunuyor.

AKP iktidarını dünyada destekleyen tek ciddi güç olarak Amerika kalmıştı, şimdi o da yavaş yavaş AKP iktidarı ile arasına mesafe koyuyor.

Belki hatırlarsınız, AKP’nin bu ülkede gerçek bir iktidar olmasında dünyanın desteği çok büyük rol oynadı, şimdi o destek çekiliyor.

İçerde ise “Türk İslam” sentezine sahip çıkarak kendi tabanını daraltıyor AKP.

Araştırmalarda oyları hâlâ çok çıkıyor ama AKP iktidarını muhafazakâr medyada çok dürüstçe eleştiren birkaç kalemden biri olan Ahmet Turan Alkan dün harika bir deyiş yazmıştı, “cücüğü güzün ölçerler”, seçimler geldiğinde oy oranlarına bakalım demek istiyordu.

Muhafazakâr tabanın, belaya bu kadar hızla yol alan, dürüstlükten uzaklaşan, kendini rezil ederek dünyadan kopan bir iktidara çok uzun zaman destek olup olmayacağını göreceğiz.

AKP, yanlış bir yola girdi, her gün biraz daha tökezliyor.

Onu bu yoldan ancak barış ve demokrasi kurtarır.

Dün Başbakan, Leyla Zana’yla görüştü, görüşmeden hemen sonra bir açıklama yapılmadı ama bu görüşmenin AKP iktidarının Kürt politikasında hayırlı bir değişim yapmasını, onlar aksini söyleyene kadar, umabiliriz.

Zana görüşmesi, AKP için de önemli bir fırsat olabilir. Eğer kendilerini iyice kaybetmedilerse, “hayatın” kendilerine verdiği mesajları doğru okur, girdikleri bu “İttihatçı” yoldan geri dönmek için her fırsattan yararlanırlar.

Gittikleri yol, yol değil çünkü.

***

medyagundem.com

MEDYAGUNDEM

asli1

Kimliği Türk aklı fikri terörist!

Aslı Aydıntaşbaş, yine haddini aştı. YPG kontrolündeki Afrin bölgesine operasyon başlatan TSK’yı işgalci olarak gösterdi. …

asli-biden

Muhalif Aslı bile hile mile yok diyor bak CHP!

CHP Fetullahçı terör örgütünün aklıyla Gezici provokatörlerle birlikte seçimlerin meşru olmadığı yalanına sarılıp çamur siyaseti …

feto-medya

FETÖ’nün medyadaki teröristlerine 3’er kez müebbet

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimini önceden bildikleri ve bu konuda çağrışım yapan …

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir