Edebiyat dünyasının Hürrem ve Safiye Sultan çevirileriyle tanıdığı, Kiraze romanı onlarca dile çevrilen ve son olarak 2010’da Macar romanıyla okuyucunun karşısına çıkan, Taraf Gazetesi’ndeki yazılarıyla da okuyucusuyla yakın temas kuran Solmaz Kamuran bu sefer “Aşk Tutulması” adlı hikaye karşımızda. Solmaz Kamuran, yeni kitabını, Altan ailesiyle yazı ilişkisini, Taraf Gazetesi’nden ayrılışını A Haber’de Şirin Sever’in sunduğu Jurnal’de anlattı. Kamuran, anlamak ve anlaşılmak için Kürtçeden Türkçeye, Türkçeden de Kürtçeye daha fazla edebiyat eserinin çevrilmesi gerektiğini söyledi.
Kamuran Çetin Altan’ın eşi Ahmet Altan’ın da bir anlamda cici annesi.
“OKUYUCUNUN BİR PORTAKAL İLE BİR GENÇ DELİKANLININ AŞKINA İNANMASINI İSTEDİM”
Aşk üzerine yazılan hikâyeler ama çok farklı sıra dışı bir yolla, nasıl çıktı ortaya bu kitap?
Aşkı yazmayı uzun zamandır istiyordum ama endişem vardı, hiçbir kar tanesi bir diğerine benzemiyor, bir baktığımızda hepsi aynı gibi duruyor, aşk da benzer bir duygu gibi. Oysa her aşk farklı gönüllerde farklı tını bırakıyor. Önemli olan o duyguyu anlatmaktı, bir kadın ile bir erkeğin tanışıp başlarından neler geçtiğini anlatmak değildi derdim. Hiç olmazsa anlatımımda sıra dışı olayım diye bir arzum vardı, o yüzden değişik semboller kullandım. Biraz fantazmagorik, kendi hayalimdeki, genç bir adamla portakal arasındaki aşk, karasineğin bir kadına tutulması falan. Orada önemli olan duygunun kendisini yansıtmaktı, ilişkiyi değil. İmkânsızları anlatmaktı. Bütün bunları okuduğu zaman okuyucu bu ne saçma şey demesin kaygısı vardı, bir masal dünyasındaki gibi bir portakalın genç delikanlı ile aşkına insansın ya da bir karasineğin kara sevdasına üzülsün istedim. Aşk insanı saflaştırır, çocuklaştırır, ben de onu yazarken aşkı içimde hissettim. Kitabın 14 Şubat’a denk gelmesi, konusuna gelince, aşk her gün, şu gün daha önemli, sevgilim 14 Şubat’ta daha önemli değil ama aşkın kardelen gibi kış ortasında yükseldiği bir dönemde bir aşk kitabıyla çıkmak, belki kitaba hakkının verilmesine neden olur. Kitap ayrıca içindeki resimlerin sahibi Nevin Herik’e de ait. Nevin Herik ile de örtüşen bir ruhsal yapımız ve dünya görüşümüz var, çıkan şeylerin özü birbiri ile yarışmıyor, tamamlıyor. Bu metinler üzerinde çalışırken Nevin’e yazdım, beraber bir şeyler yapalım mı diye, sağ olsun resimleri yolladı. Metinlerle birleşti ve çoğu insan sanki bu metinler için yapılmış zannetti. Bu ikimizin arasındaki aşkın kanıtı demek oluyor.
2010’da Macar isimli bir kitabın ardından aşkı yazmak, o geçişler kolay mı zor mu?
Hiçbir zaman öyle bir duygudan diğerine koşarak gidilemez. Yazdığınız şey yazarken sizi çok etkiliyor. Kendi kişiliğinizden sıyrılıyorsunuz. İbrahim Müteferrika’yı yazarken ben başka bir ruh halindeydim. Kitap bitince de üzülüyorsunuz. 2010 Mayıs’ında çıkmıştı İbrahim Müteferrika, bitince hemen kaybolup gitmedi benden.
“POP YAZARLAR YARATTIKLARININ ÖNÜNE GEÇİYOR”
Sizin çok müdaviminiz var ama bir de pop yazarlık var Türkiye’de. Siz bu pop yazarlık tartışmasına nasıl yaklaşıyorsunuz, uzağında durmak ve içinde olmak nasıl mümkün oluyor?
Benim için yazı bir araç değil, benim amacım yazı yazmak. Ben onun önünde durursam kendi yaptığım şeye saygısızlık yapmış olurum. Solmaz Kamuran’ın bilinmesi önemli değil, yaratmakta yarattığın şey ön planda olmalı, yaratıcı değil. Ben pop yazarların yarattıklarının önüne geçtiğini düşünüyorum.
Gündelik yazılar yazmak, hoşunuza giden bir durum mu, Taraf gazetesinde güncel aktüel yazılar yazdınız, Ahmet Altan’ın ayrılmasıyla yazılarınızı kestiniz, neden?
Benim için en doğru davranış biçimi oydu. Gazeteye gidip yazı yazmıyordum, insanlarla birebir problemim yok. Haftada bir de olsa o yazının yazılma süreci çok farklı. Bir roman yazmak gibi değil. Birden fazla yaz dediklerinde istemedim.
“TARAF GAZETESİ’Nİ OKUMAYA DEVAM EDİYORUM”
Taraf sizin için nasıl bir gazeteydi?
Taraf’tan ayrıldım ama okuyama devam ediyorum. Küslük yok benim için. Taraf gazetesini gayet parlak bir gazete olarak buluyorum. Türkiye’de yapılmayanı yaptı. Tabular ve dogmalar arasında sıkışan Türkiye’ye yer açtı. Cesur davrandı, dürüst davrandı. Ahmet Altan’ın ayrılması gazete okuyucusu için kayıptır ama roman okuyucusu için bir kazançtır. Ahmet iyi bir yazar. Gazetedeki çabaları da onu tatmin etmiştir mutlaka.
“GAZETELER GERİLİMLİ GÜNLÜK YAZILAR İSTİYOR”
Siz başka bir yerde gazete yazılarına devam etmeyi düşünüyor musunuz?
Ben güncel bir şey yazmıyorum, sokaktaki insanlar, her tarafta yer bulabilecek yazılar değil. İnsanlar çatışmalı, gerilimli yazılar istiyor. İçinde davul zurna çalan yazılar istiyorlar. Benim tarzım değil. Taraf’ta ben buna uyuyordum. O tarz bir dergi olsa yazarım.
Çetin Altan’ın eşi olmak ve bilinmek size ne hissettiriyor?
Onun eşi olmak bana gurur veriyor, Solmaz olarak Çetin Altan’ın karısı olmaktan mutluyum ama öyle takdim edilmek beni azaltır.
“YAZILARIMI ÖNCE ÇETİN ALTAN OKUR”
Yazılarınızı ilk okuyan Çetin Altan mıdır?
Ben çok konuşurum evde. Hatta fazla da konuşurum. Oturup böyle toplantı yapıp sen bunu yazıyorsun, ben bunu yazıyorsun demeyiz. Gazete mevzuunda insanın yakın çevresi cömert değildir genelde. Pek yazıya yakın bir toplum olmamaktan mı kaynaklanıyor nedir… Biz de öyle değildir, herkes birbirine karşı cömerttir. Bugün yazın şahaneydi, güzeldi, yazar karşı taraftakinin ne beklediğini bilir çünkü. Kuşkulu oturuyorsun, bekliyorsun. Okuyucular en kıymetlisi tabi. Ben Çetin Altan’a her yazdığımı okurum. Yazıyorum, yazdığım kadarını okuyorum. Bazen der ki şurayı biraz daha aç anlaşılmaz der, o zaman karı koca gibi değil, iki paylaşan yazar gibi oluyoruz. Birbirimizle konuşurken birbirinizin zihninde bir şeyler yaratıyorsunuz.
“KİRAZE ROMANIM ÇETİN ALTAN’I AĞLATTI”
Kiraze romanı Çetin Altan’ı ağlatmış öyle mi?
Kahramanın öleceği belli olunca okuma bana dayanamayacağım dedi, ağladı evet. Ben de yazarken kaptırırım. Kızım diyor, anne kendin yazıyorsun sonra oturup klavyenin üzerine kapanıp ağlıyorsun.
“KİRAZE’NİN KÜRTÇE’YE ÇEVRİLMESİNİ BEN İSTEDİM”
Kiraze’nin Kürtçe’ye çevrilmesi nasıl olur?
Ben memleketimde konuşulan tüm dillerde olsun istiyorum kitabım, arkadaşımın sevdiğimin ana dilinde kitabımın olmasını istiyordum, olmaması beni üzüyordu. Şimdi Macar’ı da verdim o da çevrilecek. Benim için çok mutluluk verici bir şey. Kendi payıma Kürt edebiyatına Kürtçe edebiyata katkıda bulunmuş oldum, benim yapabileceğim bu. Ben inanıyorum onların haklarına. Benim yazar olarak da yapabileceğim kendi kitabımı verebilmekti. Onlar da daha çok Türkçe okuyor ama Kiraze’yi Kürtçe okuyup sevdiklerini de düşünüyorum. Edebiyat çevrileri birbirini anlamak için en iyi yollardan biri ama Türkçeden Kürtçeye, Kürtçeden Türkçeye çevrilen edebiyat eseri sayısı çok fazla değil.