Akşam gazetesinde Kurtuluş Tayiz’in “Adam seri yalancı çıktı” başlıklı yazısı şöyle…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hükümet sistemine ilişkin itirazlarını tamamen yalanlar üzerine kurmuşa benziyor. 16 Nisan’a bir aydan az bir zaman kalmış olmasına rağmen CHP, değişiklik metninin içeriğine hâlâ girmedi. CHP’nin tek tek 18 maddeyle ilgili düşüncesi nedir, öğrenemedik. Kemal Bey’in yürüttüğü “Hayır” kampanyasının temel argümanları maalesef değişiklik metniyle ilintisiz iddialardan oluşuyor.
Kemal Bey’in dilindeki başlıca argüman “Tek adamlık” ve bu kavramla bağlantılı olarak “rejimin değişeceği” iddiası. Aslında kendimizi bildik bileli CHP, AK Parti ve Tayyip Erdoğan’ı Türkiye’deki rejimi değiştirmekle suçluyor. Bu söylem, Deniz Baykal’dan Kemal Kılıçdaroğlu’na kadar uzanan son 20 yıllık CHP siyasetinin hiç değişmeyeni. İktidar partisinin değişime yönelik bütün adımları CHP tarafından hep “rejim değişiyor” söylemiyle karşılandı.
CHP genel başkanları dönüp geriye bakmaya çalışsa belki de kendilerinin dahi bugün sahiplendiği birçok hizmete veya değişim adımına başta karşı çıktıklarını, direndiklerini göreceklerdir. AK Parti ve Erdoğan’ı az mı “Türkiye’yi İran’a dönüştürmekle” suçladılar? Geldikleri nokta ise trajik; CHP’li vekiller, iki ülke arasında savaş çıksa taraflarının İran olacağını bile dile getirebildiler! Bu değişim de gösteriyor ki, CHP’nin İrancı olma ihtimali AK Parti’ninkinden fazlaymış, öyle değil mi?
“Tek adamlık” suçlaması ise daha çok Batı menşeilidir. CHP, Avrupa’dan kaptığı bu söylemle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sınırlamaya çalışmaktadır. Cumhurbaşkanlığı sisteminde esas yöntem demokratik seçimlerdir. Önceki sistemden farklı olarak yürütme Cumhurbaşkanlığında birleşmektedir. Meclis, asli işi olan yasama görevine odaklanacaktır. Kanun ve bütçe yapma yetkisinin Meclis’te olması tek başına “Tek adamlık” iddialarının geçersizliğini göstermeye yetiyor.
Bu ciddi başlıkları tartışmak elbette normal; ancak Kemal Bey için bundan sonrası baştan sona yalandan ibaret. Cumhurbaşkanı’nın Meclis’i fesih yetkisi, yüksek yargı üyelerinin hepsini ataması, yüzlerce başkan yardımcısı seçebilmesi, başkan yardımcısının cumhurbaşkanının yerine geçebileceği iddiası vs… Cumhurbaşkanlığı sistemini astığı astık, kestiği kestik, babadan oğula bir tek adam rejimi olarak tarif etmesi; bunu yaparken baştan sona gerçek dışı söylemler kullanması Kemal Bey’i sonunda seri yalancı haline getirdi.
Siyasi ahlakın temel ilkesi gerçekle kurulan ilişkidir. Gerçeğe bağlı kalmadan, gerçeğin sorumluluğunu duymadan, yerçekiminden kopmuş bir halde düşünce ve görüşler ileri sürmek siyaset etiğine uymaz. Oysa Cumhurbaşkanlığı sistemine itiraz için bu kadar çok yalana başvurmaya gerek yoktu. Gerçeğe dayalı bir “Hayır” kampanyası yürütmek de gayet mümkündü.
Yalanla “Hayır”lı işlere imza atılmaz; CHP, bu gerçeği 16 Nisan’da yeniden anlama fırsatı bulacaktır.