Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak’ın bugün “ABD’de FETÖ depremi” başlıklı yazısı şöyle:
Ben aylardır söylüyorum. FETO olayı, ABD’de, hatta AB, NATO, örgütlü olduğu ülkelerde ciddi anlamda bir iç politika krizine sebeb olacak. İşin içinde para, kadın, tehdit, rüşvet, yolsuzluk, her şey var..
Sadece ABD’de, FETÖ’nün rüşvet, kamu kaynaklarından aktarılan para, kayıtdışı kara para aklaması 5 milyar doların üzerinde.
Göreceksiniz bu iş İrangate ya da Watergate’den daha büyük bir skandala dönecek..
Başkanlık seçimi arefesinde FBI’ın ulaştığı bilgiler, gayri resmi yollardan basına düştü..
Sibel Edmons zaten bir süredir her fırsatta çıkıp demediğini bırakmıyor. Türkiye’nin avukatlık bürosundan Robert Amsterdam arkası arkasına çarpıcı açıklamalar yaptı. Kongre ve temsilciler meclisi üyeleri ile bakanlıklar, ABD’deki diplomatik temsilcilikler, BM nezdinde yabancı ülkelerin misyon şeflerine, Beyaz Saray çevresiyle, Stratejik Araştırma merkezlerine, istihbarat birimlerine Türkiye’nin tezleri dağıtıldı..
Dikkat ederseniz artık Kongre, Temsilciler Meclisi, Beyaz Saray ya da bakanlıklar çevresinden ya da stratejik araştırma merkezleri ve mediadan birileri çıkıp uluorta konuşamıyorlar.. Çünkü mızrak çuvala sığmıyor.. Michael Rubin gibi birkaç tetikçiye kaldı meydan. AB sessiz. İsrail sessiz. Vatikan zaten dut yemiş bülbül gibi. Patrikhane sessiz..
Vatikan yeni bir P2 skandalından korkuyor..
Bu deprem başta ABD olmak üzere, başka Almanya olmak üzere AB ülkelerini, Vatikan’ı ve çoğu İslam ülkesi olmak üzere 100’den fazla ülkeyi vuracak..
Artık BAE bile tavrını gözden geçirme gereği duydu.. FETÖ’cülerin bulundukları ülkelerin %90’ı bu istenmeyen misafirlerden rahatsız.. Hepsi gönderecek yer arıyor.. Bunlar da boş durmuyor. Orada şirketleri var, mediaları, dernekleri var, orada da iktidar ve muhalefetle, sermaye çevreleri ile örtülü ilişkiler kurmuşlar..
Aslında yapı büyük ölçüde çözülmüş vaziyette, isimler de belli de, o ülkeler için bundan sonraki yol haritası belli değil.
Bunlar oralarda da istihbarat örgütlerine, VIP ailelere sızmışlar. Arkalarında büyük bir güç vardı. Şimdi o gücü kaybediyorlar ama, nüfuz ettikleri ülkelerin kılcal damarlarına kadar sirayet ettikleri için sökülüp atılması zor oluyor..
Bir de muhalefet çevreleri de işin farkına vardılar. Onlar da bu işi muhalefete karşı siyasi bir koz olarak kullanmak istiyor. Bu da işi daha karmaşık hale getiriyor..
Bakın FETÖ kendinden ibaret bir yapı değil. Exeter’den Strafor’a, Rand’a kadar birçok yapı ile iç içe. Alman vakıfları da var, başkaları da işin içinde. PKK, PYD, DAEŞ, ne ararsanız var. Olmayan yok ki. Localar, Tapınakçılar, herkes var. Başka tarikatlar. Kestizaniler var, sağ-sol, Alevi-Sünni, Şii örgütler var. Anlayacağınız paralelin de paralel örgütleri var..
Bunların çatısı altında manken ajansları da var, kumarhane işletmeleri de..
Birçok finans kuruluşu ile iç içe çalışmışlar.
Mafyavari örgütlerle iç içeler.. TARKİM neyin nesi. O kapıdan, neler ve kimler geldi-gitti. TARKİM gizli bir gümrüksüz kapı gibi çalışmış yıllarca. Paralel bir havaalanı gibi kullanılmış Atatürk havaalanı. Daha Sür’at kargonun sırrı çözülmedi.. Daha çözülmeyen o kadar çok şey var ki. Çünki iş siyasi dengelere geldi dayandı. Zülfiyare dokunmaya başladı.
Daha işin uluslararası boyutu tam olarak ortaya çıkarılmadı..
Bakın, öyle anlaşılıyor ki, seçimden önce bu iş patlatılmayacak. Ama işin Amerikan boyutunda iş kritik eşiğe gelip dayandı. Bu işin geri dönüşü yok..
Seçim öncesi bu iş patlamasa bile, seçim bu iddiaların gölgesinde gerçekleşecek. Bu iddialar etkili ve yetkili kişilerin önüne konacak.. Clinton kazanırsa DP’den birçok isim istifa etmek zorunda kalabilir, hatta Clinton da. Onu da söylemiş olayım.. Çünki Clinton da bu kirli oyunun bir başka ucunda. Birçok bürokrat da istifa etmek zorunda kalabilir. Amerika’da olay siyasi, hukuki, mali, askeri, diplomatik bir krize dönüşebilir..
Clinton bir şekilde kendini kurtarsa bile, bu kamburu, bu pisliği daha fazla sırtında taşıyamaz..
Yani sadece Trump gelirse Gülen gider değil, Clinton gelse de Gülen gider. Bu mecburi istikamet, hiç kimse bu kamburu daha fazla sırtında taşımak istemeyecek. Sam amca da, “zararın nereden dönülürse orasının kâr olduğunu” görecek.. Gülen’e sahip çıkmak, daha fazla risk almak anlamına geliyor. Gülen’e sahip çıkmanın getireceği hiçbir kazanç yok, olamaz. Göreceksiniz, bu işin faturasını birilerine çıkarıp, olayı örtbas etmeye çalışacaklar ama, artık bu da mümkün değil. Geç kaldılar, ağır bir bedel ödeyecekler.. Ve Gülen’le birlikte cemaatinin önüne çok ağır bir fatura koyacaklar..
Zaten Türkiye’deki yargılama sürecinde daha birçok yeni bilgi-belge ortaya çıkacak. Bu bilgi ve belgeler diğer ülkelerdeki soruşturmaları tetikleyecek, onlar tekrar Türkiye’deki soruşturmaları derinleştirecek. Bu süreç ABD’yi, ABD’deki süreç AB ve Vatikan’daki süreci, onlar tekrar bu süreci etkileyecek.
FETÖ olayı Tsunami’ye dönecek göreceksiniz. Bugün yaşananlar artçı değil, öncü. Evet 15 Temmuz’un artçı sarsıntıları bunlar ama, bugünkü olaylar yaklaşan büyük bir depremin de öncü sarsıntıları..
Gülen, hâlâ cemaatindeki medyumları kehanetleri ile bir ölçüde oyalamayı, kandırmayı başarsa da, ifadeleri, ses tonu, tavrı giderek artan bir yalnızlık, korku, panik ve çaresizliğini ortaya koyuyor.
Adalet Bakanı’nın ABD ziyaretinde masaya koyduğu bilgi ve belgeler karşısında söyleyecekleri, yapacakları hiçbir şey yok. Sadece zaman kazanmaya çalışıyorlar, ama bu işin zaman kazanmak değil, zaman kaybı olduğunun ve bu zaman kaybının riski daha da artırdığının onlar da farkında.. Şimdi, beyaz adam, bu işten nasıl sıyrılacağının hesabını yapmakla meşgul. Gülen’i değil, kendi paçalarını kurtarmaya çalışıyorlar anlayacağınız.
Sahi bu iş çözülürken, bu ülkelerin Türkiye’deki diplomatik misyonlarının da başı ağrıyacak biraz. Şimdiden haber vereyim. Türkiye’nin o ülkelerdeki diplomatik merkezlerindeki diplomatların bazılarının başı ağrıdığı gibi. Selâm ve dua ile..