İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmek üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç duyurusunun dilekçesinde, söz konusu soruşturma gerekçesiyle hazırlanan 242 kişilik gözaltı listesinde aralarında bazı üst düzey bürokratlar ve gazeteciler ile Kemal Öztürk‘ün de isminin yer aldığı belirtildi.
Öztürk ile ilgili hukuka aykırı şekilde teknik takip gerçekleştirildiği, usulsüz şekilde dinleme yapıldığı ve aslı olmayan suç isnatları nedeniyle anayasal ve Türk Ceza Kanunu’ndan doğan haklarının ihlal edildiği vurgulanan dilekçede, usulsüz dinlemeyi gerçekleştiren kişiler hakkında, görevi kötüye kullanma, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin kaydedilmesi, suç uydurma ve haberleşmenin gizliliğinin ihlal edilmesi suçlarından dava açılması istendi.
“Önemli bir tehdit”
Çok sayıda kişinin hukuksuz dinlendiği dosyanın takipsizlikle sonuçlandığına işaret edilen dilekçede, soruşturmanın, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 10. maddesi kapsamında yürütüldüğü, örgütsel bir bağlantı kurularak dinlemelerin yapıldığı ve kayıtların tutulduğu belirtildi.
Müvekkilin böyle bir isnat altında bırakılması ve bunun hukuki araçlar kullanılarak yapılmış olmasının keyfi olarak kişi ve kurumların dinlenebileceğine ilişkin önemli bir tehdit oluşturduğu, hukuk güvenliği ilkesini zedelediği işaret edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Ayrıca müvekkilimin isminin bu şekilde şaibeli oluşturulmuş bir dosyada yer alması, bilgilerinin ve görüşmelerinin kayıt altına alınmış olduğu iddiası da kişilik haklarını, haberleşme hürriyetini ihlal etmekte, ismini ve itibarını zedelemektedir. Suç ve cezanın kişiselliği ilkesine aykırı olarak, soruşturma dahilinde olmayan kişilerin de görüşmelerinin kayıt altına alınmış olması da önemli bir hukuki garabet olarak görülmektedir.”
Takipsizlik kararı çerçevesinde, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin kaydedilmesi, iftira, suç uydurma, haberleşmenin gizliliğinin ihlal edilmesi suçları kapsamında şüphelilerle ilgili gerekli tahkikatın yapılması zarureti doğduğuna dikkat çekilen dilekçede, şüphelilerin Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerini ihlal ettiği bildirildi.
Dilekçede, “Tespit edildiği üzere bulunduğu makamı kötüye kullanıp iletişimin tespiti için karar aldıran dönemin İstihbarat Şube Müdürlüğü çalışanları müvekkilin herhangi bir suça konu fiili veya delil elde etme zarureti hali oluşmamasına rağmen farklı amaçlara hizmet eden adalet mensubu hakim veya savcılardan müvekkil için dinleme kararı aldırmış ve müvekkilin iletişimine müdahale etmiştir” ifadelerine yer verildi.
Şüphelilerin, TCK hükümlerine muhalefetle suç işlediği kaydedilen dilekçede, haklarında soruşturma yapılarak şüphelilerin başta dönemin önce İstihbarat Şube Müdürlüğü çalışanları olmak üzere bu suça dahil olan tüm ekip ve suça iştirak ettiği anlaşılan diğer kamu görevlileri hakkında kamu davası açılması istendi.
Öte yandan Anadolu Ajansı santrallerinin de dinlendiği iddiaları çerçevesinde daha önce yapılan hukuki işlemlere ilaveten şirket adına da suç duyurusunda bulunuldu.
Selam ve Tevhid örgütü iddiasıyla başta Sayın Başbakanımız olmak üzere ülkenin idarecilerinin dinlenmesi ve haklarında soruşturma-kovuşturma yapanlar hakkında karşı dava açılmamasını ve haklarında soruşturma yapılmamasını garipsiyordum. Vatan haini şerefsizleri nefes aldırmayacak, alamayacak hale getirecek davaların açılma zamanı gelmemiş midir? Tutuklanmasına karar verilen şüphelilerin Başbakan’ın yabancı başkanlarla görüşmelerinin dinlenmesinin ve kayıt altına alınmasının tesadüf olmayacağının en sağlam delilerinden bir tanesi de Sayın Başbakanımıza ve dava arkadaşlarına kurulan Selam ve Tevhid örgütü tezgahı değil midir? Kemal Öztürk’ten sonra diğer kamu görevlilerinin de en kısa zaman karşı davalar açması gerekmektedir.