Sabah gazetesi bugünkü sayısında 1. sayfadan Hürriyet gazetesinin yayınları hakkında sert bir cevap yazısı yayınladı. işte o cevap yazısı…
“Hürriyet her zaman demokrasiden, hukukun üstünlüğü ilkesinden ve bu çerçevede meşruiyet çizgisinden yana olmuştur” diyor Aydın Doğan’ın gazetesi. Ama sadece diyor. Öteye geçemiyor. Türkiye’ye kastetmeye çalışan Paralel çetenin sözcülüğünü yapmaya devam ediyor. Biz rakibimizin bu derin sessizliğini ve çelişkilerini eleştirince de “İlkeli ve objektif yayın” yalanına sığınıyor.
Yargının “Bu bir darbe girişimidir ve casusluk faaliyetidir” dediği 25 Aralık operasyonuyla ilgili “Dosya kapandı” başlığıyla algı yaratmaya çalışmak, Paralel çetenin ağzıyla hukuku gölgelemek objektif gazetecilik mi? Türkiye Cumhuriyeti devletini ele geçirmeye çalışan Pensilvanya ihanet çetesiyle ilgili gerçekleri gizlemek ilkeli yayıncılık mı? Fethullah Gülen’in ortaya dökülen, siyaseti ve iş dünyasını dizayn etmeye yönelik kirli ilişkilerine dair tek satır yazmamak dürüst gazetecilik mi?
Binlerce gazeteci, işadamı, siyasetçi ve bürokratın özel yaşamlarının Paralel ihanet çetesi tarafından didik didik edildiği ortaya çıktıktan sonra hangi tepkiyi gösterdiniz? Paralel çetenin mağdur ettiği binlerce insan feryat ederken hangi birinin sesine kulak verdiniz? Okurlarınızı ve Türkiye’yi kandıramazsınız. Başta Hürriyet olmak üzere Doğan medyasının Paralel Yapı’yla ve lideri Gülen’le iş tuttuğunu artık tüm dünya biliyor.
SABAH’ın sermaye yapısı ve ilişkileri son derece şeffaf ve her şey ortada. Ama sizin geçmişinizde hesabını veremediğiniz o kadar çok karanlık nokta var ki… Hangisini sayalım? Kâğıt kaçakçılığından Hilton’a, POAŞ skandalından vergi kaçakçılığına kadar 40 yıldır bu ülke Aydın Doğan’ın cambazlıklarını konuşuyor. İsterseniz bu konulara hiç girmeyin. Sonra çok üzülürsünüz.
Yeni Türkiye kurulurken herkes yeni ve beyaz bir sayfa açıyor. Beyaz bir sayfa da siz açın isterseniz. İki ileri bir geri yapmaktan kurtulun. Devletin ve milletin yanında olun. Hukuka saygı göstererek, objektif ve dürüst yayıncılık yapın. Ya da geçmişte olduğu gibi Türkiye’nin beyaz sayfalarını kirletmeye devam edin. Tercih sizin!
Kâğıt kaçakçılığından Hilton’a, POAŞ skandalından vergi kaçakçılığına kadar bütün suçları örtbas eden paralel yapılanma değil mi? Aydın Doğan hem diyet ödüyor, hem de devleti söğüşlediği günlerin özlemiyle yanıp tutuşuyor. Ne güzeldi, devlet bendim, silik herif Mesut Yılmaz’ı bile ayağıma kadar getirtip donumla karşılıyordum, tekrar o günleri görür müyüm diye kendi kendine gaz veriyor. O gazla freninin boşaldığını da göremiyor. Ha babam, de babam gaza yükleniyor. Hürriyet’in Sabah’a, Takvim’e bulaşması hırsız Cem Uzan’a bulaşmasına benziyor. Bu sefer kaybeden sen olacaksın Aydın Doğan! Her zaman kazanacaksın diye bir kural mı var? Tabi kaybetmenin silinip yok olma anlamına geldiğini Cem Uzan’dan, Dinç Bilgin’den biliyorsun değil mi? Bakalım kesişme noktanız hangi PARALEL’de olacaktır. Aydın Doğan sana bu kaçıncı dost eli uzatıldığını göremeyecek kadar gözlerin, kalbin bozuk mu?