Başbakan Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan Star gazetesindeki köşesinde bugün Gülen örgütü için “28 Şubatçılar bunların yanında amatör kalır” diye yazdı.
Yazısı şöyle:
PARALEL ÖRGÜT DEYİNCE BUNLAR SES VERİYOR
Güvenlik Kurulu bildirisindeki “Halkın huzurunu ve ulusal güvenliği tehdit eden yapılanmalar ve faaliyetler ele alındı” başlığı paralel medyanın kimyasını fena halde bozmuş.Devlet içindeki paralel yapının her türlü kirli oyununa, tezgah ve kumpasına sahip çıkmayı, onun propaganda merkezi gibi çalışmayı görev edinen medyanın böyle bir cümleden huylanması neyle izah edilebilir?
“Halkın huzurunu ve ulusal güvenliğini tehdit eden yapılanma” deyince niye bunlar ses veriyorlar? Paralel yapıya karşı her eleştiri karşısında ‘biziz biziz’ diye ortalığa atılmaları, adeta o yapının doğal parçası gibi davranmaları nasıl bir iştir anlamadım.
BUNLAR “PARALEL YAPI BİZİM ÖZÜMÜZ” DİYE ÇIRPINIYORLAR
AK Partililer sorumlu davranıp eleştirilerinde her türlü pisliği çeviren paralel yapı ile grubun maneviyat işleriyle uğraşan kesimini birbirinden ayırmaya çalıştıkça bunlar tam aksine ‘paralel yapı bizim özümüz, o yoksa biz de yokuz’ havası estiriyorlar.
Bu sahiplenmenin medya ekibinde kalmayıp ilişkili diğer kesimlere de sirayet ettirilmesi açıkçası daha büyük bir sorumsuzluktur… Öğrenci evlerinde kalanları bile siyasi kavganın parçası haline getirmek, bütün yapıyı CHP’nin propaganda birimi gibi çalıştırmak gerçekten büyük haksızlık… Gazetelerinde muhafazakar kitlenin hedefe konularak CHP’nin boy göstermesi ise çok hazin.
BUNLARIN YAPTIĞI ZULÜM VE HAKSIZLIKLAR 28 ŞUBATÇILARINKİNİ GERİDE BIRAKTI
Bir süredir tutturdular, gelişmeler 28 Şubat’tan beter diye… Gerçekten de öyle… Bunların yaptığı zulümler ve haksızlıklar 28 Şubatçılarınkini geride bıraktı… Onların ahlakiliğinin sınırı tartışılıyordu, bunlarınkinde sınır falan kalmadı. Ülkesine ihanet derecesinde bir kirli oyun şimdiye kadar görülmedi.
28 Şubat sürecinde paralel yapının eseri olan dinlemeler kadar dinleme yapılmamıştı, bu derece tehdit-şantaj-kumpas filmleri çevrilmemişti, bu kadar çok insan cezaevlerine doldurulmamıştı, bu kadar uyduruk suçlamalarla uyduruk örgütler imal edilmemişti.
FİŞLEMENİN, DİNLEMENİN ALASI ONLARDA
Fişlemeden yakınıyorlar fişlemenin alasını yapmışlar; dinlemeden yakınıyorlar dinlenmedik kişi bırakmamışlar, örgütten tutuklanma korkusu yayıyorlar neredeyse herkesi bir örgüte koyup içeri atmaya soyunmuşlar.
İslami cemaatleri, aydınları, siyasetçileri bir bir fişlemişler, dinlemişler, uyduruk davalarla cezaevine atmak için hazırlık yapmışlar. 28 Şubat sürecinde hasbel kader içeriye girmekten kurtulan muhafazakar kim varsa onunla ilgili bir dosya oluşturmuşlar.
Şimdi 28 Şubat vurgusu yapanların biraz utanıp sıkılması gerekir. O dönemdeki performansları sebebiyle değil, bu dönemdeki daha beter uygulamaların arkasında durmaları sebebiyle…
Güneydoğu’da PKK dibinde ot bitirmeyen bir yapıya sahiptir. Hiçbir rakibe tahammül edemez, tüm alternatifleri baskı ve tehditle susturmaya, devre dışı bırakmaya çalışır.
SAPKINLIK, CİDDİ BİR HASTALIK
Farklı olan, kendinden olmayan, kendine biat etmeyen kim varsa, yazarsa yazar, cemaatse cemaat, partiyse parti, imamsa imam, bürokratsa bürokrat, hepsini devre dışı bırakıp herkesi kendinden yapma hedefi sadece ve sadece bir sapkınlıktır, ciddi bir hastalıktır. Bu uğurda her şeyi mübah görmek ise ahlaki bir yozlaşmadır.
28 Şubat nasıl bir siyaset mühendisliği ve darbe girişimiyse, son dönemde yaşananlar da aynı oranda bir müdahale girişimidir, siyaset mühendisliğine soyunan bir vesayetçi yapının iktidara ve farklı toplum kesimlerine yönelik açık bir saldırısı ve ülkeyi tanzim etme girişimidir.