“Diliniz Kaba Vicdanınız Taş” başlıklı köşe yazısı yazan 16 gazeteci, grup toplantısındaki konuşmasında kendilerine hakaret ettiği gerekçesiyle CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu hakkında suç duyurusunda bulundu.
‘Diliniz Kaba Vicdanınız Taş” başlıklı köşe yazısı yazan 16 gazeteci, grup toplantısındaki konuşmasında kendilerine hakaret ettiği gerekçesiyle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında suç duyurusunda bulundu.
Köşe yazarları Kemal Öztürk, Saadet Oruç, Kenan Alpay, Abdulhamit Güler ve Merve Şebnem Oruç, avukatları ile Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nda gelerek, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusu dilekçesini verdi.
Avukat Cihat Gökdemir tarafından savcılığa sunulan dilekçede, müvekkiller Ahmet Kekeç, Ardan Zentürk, Yasin Aktay, Cemile Bayraktar, Merve Şebnem Oruç, Murat Çiçek, Esra Elönü, Halime Kökçe, Kemal Öztürk, Mahmut Övür, Ersoy Dede, Abdulkadir Selvi, Abdulhamit Güler, Kenan Alpay, Fuat Uğur ve Saadet Oruç’un gazetelerindeki köşelerinde, ”Diliniz Kaba Vicdanınız Taş” başlıklı yazı kaleme aldıkları hatırlatıldı.
Kılıçdaroğlu’nun bu konuya değindiği 10 Mart’taki grup toplantısında, eleştiri sınırını fazlasıyla aşarak yazarlara hakaret ettiği belirtilen dilekçede, hakaretler nedeniyle müvekkillerin onur, şeref ve saygınlıklarının zarar gördüğü aktarıldı.
Dilekçede, köşe yazılarının, toplumsal ve gündemdeki bir konuyu eleştirel bir dille değerlendirmekten öteye geçmeyen ve tamamıyla gazeteciliğin gerektirdiği kriterlere uygun şekilde kaleme alındığı kaydedildi.
Köşe yazılarının, gerek içerikleri açısından gerekse de toplumda yankı bulması amacıyla mağduriyete verilen bir tepki olarak ”aynı başlıkla” yazılmasının hukuka aykırı yönünün bulunmadığı belirtilen dilekçede, ”Kemal Kılıçdaroğlu, fikir özgürlüğüne tahammülsüzlük göstererek eleştiri sınırını fazlasıyla aşan ifadelerle müvekkilleri ‘yalanların temsilcisi’ olarak tanımlayarak ağır hakaretlerde bulunmuştur” denildi.
Dilekçede, söz konusu konuşmanın topluluk önünde yapılması sonrasında sözlerin toplumda dikkati çekecek nitelikte olması nedeniyle yazılı ve görsel medyada yoğun şekilde yer alarak aleniyet unsurunun oluştuğu belirtilerek, Kılıçdaroğlu hakkında gerekli soruşturmanın başlatılarak, kamu davasının açılması talep edildi.
“Özel bir yerden talimat almadık”
Adliye çıkışında köşe yazarları adına konuşan Yeni Şafak Gazetesi Köşe Yazarı Kemal Öztürk, bir süre önce Kabataş olayının yeniden bahane edilerek, 4 kadın yazar arkadaşının sosyal medyada, kamuoyunda, gazete köşelerinde ve manşetlerinde linç edilmelerini protesto etmek amacıyla bir grup yazar olarak aynı başlıkta makale kaleme aldıklarını anlattı.
Özel bir organizasyona gitmediklerini, özel bir yerden talimat da almadıklarını vurgulayan Öztürk, kadın gazetecilere yapılan edepten ve adaptan yoksun linci protesto etmek için bu yazıyı yazdıklarını kaydetti.
Öztürk, “Düşünün ki, kadın gazetecilerimizi, çok özür dileyerek söylüyorum, ‘pornografik’ afişlere, fotomontajla resimlerini koyup, bütün sosyal medyada, gazetede yayan, makale konusu yapan, evlerinin krokisini yayınlayan, arkadaşlarımızın evlerinin adreslerini yayınlayan bir zihniyettir bu. Protesto ettiğimiz şey budur” diye konuştu.
“Gazetecilerin muhatapları gazetecilerdir”
Köşe yazarlarının “tacize uğradığını söyleyen bir kadının fikirlerini köşelerine taşıdığını” anlatan Öztürk, kamuoyunda yapılan bu linci protesto ettikleri yazılarının, başka köşe yazarları tarafından eleştirildiğini, televizyon tartışmalarında konu olduğunu ve bunların hepsini makul karşıladıklarını ifade etti.
Gazeteci Kemal Öztürk, şu görüşleri dile getirdi:
“Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı, grup konuşmasında, bu ortak başlıkla yazı yazan gazetecileri, vicdan, din, namus, ahlak, kitap sorgusuna tutuyor. ‘Sizlerde bu var mı’ diye hakaret ediyor. Gazetecilerin fikrini ve düşüncesini açıklamayı adeta bastıran, yok eden bir siyasi tartışma içine girmiş olduk. Siyasetçilerin muhatapları siyasetçidir, gazetecilerin muhatapları gazetecidir. Biz gazetecilerle muhatap olmaya alıştık ama bir anamuhalefet partisi liderinin hakaretine maruz kalmayı asla kabul etmeyiz. Bugün eski Türkiye’nin refleksleriyle hareket eden insanların ‘Hakaret ettim, yanımda kar kalsın’, ‘Linç ettim, yanımda kar kalsın’, ‘Siyasi olarak baskı yaptım, yanımda kar kalsın’ dönemi de bitmiştir. Burada temsilci olarak geldiğimiz ama sayıları 100’ü aşkın gazeteci arkadaşımız adına bu linci ve siyasi karalamayı, hakareti de kabul etmediğimizi belirtmek isteriz. Türkiye’de ilk defa anamuhalefet hakkında suç duyurusunda bulunuyor gazeteciler, sanırım ilk defa anamuhalefet partisi muhalefetteyken gazetecilerle mahkemelik de oluyor. Bu da ancak Sayın Kılıçdaroğlu’nun yapabileceği bir şeydi ve bunu da başarmış oldu”
“Fikirlerimizi özgürce yazmaya devam edeceğiz”
Kemal Öztürk, fikirlerini özgürce köşelerinde yazmaya, televizyonlarda konuşmaya devam edeceklerini ifade ederek, hiçbir şekilde hakaret etmeden, hiç kimseye Kılıçdaroğlu’nun hitap ettiği şekilde hitap etmeden, gazetecilik faaliyetlerini sürdüreceklerini anlattı.
Öztürk, “Burada altını çizmek istediğimiz bir diğer konu da gazetecilere bu denli hakaret eden bir siyasi figür olmasına rağmen basın meslek örgütlerimizin hiçbir şekilde buna ses çıkarmamasıdır. Bundan dolayı da meslektaşlarımıza teessüflerimizi bildiriyoruz. Hiç kimse hakaret ederek yanına kar kalacağını düşünmesin. Biz adalete ve hukuka güveniyoruz. Umuyorum seviyeli ve düzeyli bir tartışmayla seçime gideriz. Bunların bir seçim tartışması olduğunu da görüyoruz ama basın özgürlüğünün seçim malzemesi yapılmasını doğru bulmuyoruz” şeklinde konuştu.
Siyasi bir figür olarak Kılıçdaroğlu’nun ismi anılınca akıllara getirdiği ilk çağrışım ‘seviyesizlik’tir. Kaset komplosundan sonra CHP, eski ifadeyle kâht-ı rical (devlet adamı veya lider kıtlığı) dönemine girmiştir. Hasılı, devlet adamı vasfı taşımayan Kılıçdaroğlu chp’nin başına geçtikten sonra siyasetin seviyesi de dibe oturdu. Politika adeta ayağa düştü. Işin kötü yani bütün chp’liler Kılıçdaroğlu’nun üslubuyla konuşur oldular. Paralel yapının kanatları altına girince iyice zıvanadan çıktı. Chp’ye bir şey kazandırmadığı gibi, çok şey kaybettirdi.
Diğer taraftan ak parti açısından bu durum hiç de küçümsenecek bir avantaj da değil hani. Chp anamuhalefet partisi olduğu sürece ak parti için iktidar garanti demektir. Ötesini chp’liler düşünsün.