Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta Şili, Peru, Ekvador, Senegal programı dönüş yolunda gazetecilere yaptığı açıklamada, 1 Mart tezkere döneminde yaşananları anımsatarak “Irak’ta düşülen hataya Suriye’de düşmek istemiyordum. Ben 1 Mart tezkeresinin yanındaydım. 1 Mart tezkeresinde Türkiye Irak’ta olsaydı, Irak’ın durumu böyle olmazdı. Çıkacak netice Türkiye’yi masaya getirecekti” demişti. Erdoğan’ın ima ettiği isimlerin başında da Bülent Arınç olduğu gündeme yansımıştı. 13 yıl sonra Arınç’ın ekibinden paralel örgütün Ak Parti’deki “uyuyan hücreleri” olduğu iddia edilen Hüseyin Çelik de Türkiye’ye 1 Mart tezkeresi kazığı attığını itiraf etti.
Kültür ve Milli Eğitim Eski Bakanı Hüseyin Çelik, 1 Mart tezkeresi öncesinde kendisiyle birlikte dönemin Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın ret oyu vereceğini açıkladığını belirtti.
Hüseyin Çelik, resmi internet sitesi huseyincelik.net üzerinden bugün yayınladığı açıklamada, kamuoyunda 1 Mart tezkeresi olarak bilinen, 25 Şubat 2003’te TBMM’ye sunulup genel kurulda reddedilen, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması için Hükümet’e yetki verilmesine ilişkin başbakanlık tezkeresi” ile itiraflarda bulundu.
Hüseyin Çelik’in yazısının satırbaşları şöyle:
“1 Mart Tezkeresi gündeme geldiği zaman ben, 58. Abdullah Gül Hükümeti’nde Kültür Bakanı idim. Bu konu, Bakanlar Kurulu’nda gündeme geldiğinde söz istedim. Sayın Gül’e
“Sayın Başbakanım, uzak diyarlardan bir adam size gelse ve dese ki, ‘ şu balkonunu kısa bir süreliğine yüksek bir fiyatla bana kiraya ver’. Siz soruyorsunuz ‘burada ne yapacaksın’ . Adam diyor ki ‘ben burada bir düzenek kuracağım ve senin kapı komşunu buradan vuracağım.’ Böyle bir durumda fiyat ne kadar yüksek olursa olsun, siz balkonunuzu bu adama verir misiniz? ” diye sordum. “Ben şahsen vermem” dedim. Konuşmamın devamında bütün gerekçelerimi ortaya koyarak tezkereye “evet” oyu veremeyeceğimi söyledim. Benim dışımda iki bakan arkadaş da net bir biçimde böyle bir vebalin altına giremeyeceklerini söylediler.
Sayın Gül, tezkerenin Meclis’e sevkinde tıkayıcı olmamamız gerektiğini, iradenin esas sahibinin TBMM olduğunu söyledi. Biz de hükümet tezkeresini imzalayarak Meclis’e sevkettik. Çünkü esas tercihimizi orada yapacaktık. Ben, büyüklerimize tavrımın Parti’de ve hükümette sıkıntı yaratması halinde bakanlıktan istifa edebileceğimi söyledim.
Başbakan Sayın Abdullah Gül olmakla beraber Parti’nin lideri Sayın Recep Tayyip Erdoğan‘dı. O günün güdümlü yargısının verdiği çok haksız bir kararla, başında bulunduğu Ak Parti, 3 Kasım 2002’de yapılan seçimde 363 milletvekili alarak tek başına iktidara gelmişti ama onun milletvekilliği engellenmişti. Sayın Gül’den sonra, tezkere ile ilgili duruşumu Sayın Erdoğan’la da paylaşmamın ahlâkî olacağını düşünerek Balgat’taki Genel Merkez’imize gittim ve bir saat boyunca kendisine tezkerenin red edilmesi gerektiği yönündeki görüşlerimi arz ettim. Sayın Cumhurbaşkanı’mız tezkerenin kabul edilmesi gerektiği düşüncesindeydi.
Tezkere’nin oylanacağı günden bir gün önce Sayın Erdoğan,Siirt seçimi için Siirt’e gitmek üzere havaalanı yolunda iken kendisini telefonla aradım ve şunları söyledim : ” Efendim, ben oylama günü bir program için Bursa’da olacağım. Benim yerime oyumu kullanması için vekaletimi Başbakan Yardımcısı Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’a bıraktım ve red oyu vermesini rica ettim. Bunu bilmenizi isterim.”
Benimle beraber Başbakan Yardımcısı Sayın Ertuğrul Yalçınbayır ve Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın da red oyu vereceklerini açıkça söylemişlerdi.
Nitekim Tezkere 3 oy farkla red edildi. Başka bakan arkadaşlardan da red oyu kullanmışlar olabilir ama onlar oylarının rengini açıklamamışlardı.”