Star gazetesi yazarı Fadime Özkan bugünkü köşe yazısında Anayasa Mahkemesi’nin Can Dündar’ı tahliye eden kararını masaya yatırdı. AYM’nin hatalarını maddeler halinde sıralayan Özkan, “AYM kendini devam etmekte olan davaya bakan mahkemenin yerine koyarak ceza yargılaması yapar gibi karar vermiştir. Bu da görev ve yetki aşımıdır.” ifadelerini kullandı. İşte o köşe yazısı:
Anayasa Mahkemesi (AYM) Türkiye aleyhine casusluk yapmaktan yargılanan Cumhuriyet Gazetesi yayın yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ü salıverirken çok tartışmalı bir karara imza attı.
Karar, açıklandığı günden beri hem hukuk, hem siyaset, hem de medya çevrelerinin en hararetli konusu. Mahkemenin hukuki değil siyasi bir karar verdiğine yönelik kanaatlerin -özellikle hukuk çevrelerinde- artmış olması, konunun daha çok tartışılacağının da işareti.
AYM ne yaptı, karar hangi açılardan neden eleştiriliyor, alt alta yazalım:
BİR: Mahkeme sanıkların tutuksuz yargılanma talebini değerlendirmekle yetinseydi yetki sınırını aşmayacaktı. AYM’nin denetim yetkisi sadece anayasal ilkeler ve hükümlerle sınırlı çünkü. Ama AYM söz konusu kararda bu sınırı aşmıştır.
İKİ: AYM kendini devam etmekte olan davaya bakan mahkemenin yerine koyarak ceza yargılaması yapar gibi karar vermiştir. Bu da görev ve yetki aşımıdır.
ÜÇ: 2010 referandumuyla AİHM öncesi bir merci olarak, hak ihlalleri konusunda bireysel başvuruları değerlendirme yetkisi verilen AYM, bu yetkinin iç hukuk yollarının tüketilmesi şartına bağlı olduğu gerçeğini atlamıştır. Henüz davaya bakmakla görevli esas mahkeme esasa girmemişken, sanıklar duruşmada huzura çıkmamışken o davada esasa dair karar vermek kendisine tanınmayan bir yetkiyi kullanmak demektir, gayri hukukidir.
DÖRT: Yerel mahkemenin gördüğü davayı -kamuoyu nezdinde- esastan düşürmek ya da temyiz etmeye kalkmak AYM’nin görevleri arasında değildir. AYM Yargıtay değildir.
BEŞ: Sanıklar hakkında “kişi hürriyeti ve güvenliği”, “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” ve “basın hürriyeti” haklarının ihlal edildiğine dair AYM’nin kararı, esasa girildiği için yetkisiz bir karar olmanın ötesinde bağlayıcı da değildir. AYM sadece tespit yapar, yaptırımda bulunamaz. Karara uyup uymamak yerel mahkemenin inisiyatifindedir.
ALTI: Kanunen tabi olunan mahkemede yargılanma hakkını ifade eden “doğal yargıç ilkesi” AYM kararıyla ihlal edilmiştir. İhlal yolu -hele de AYM tarafından- açılırsa devam eden davalara bakan mahkemelerin güvenilirliği zarar görür.
YEDİ: AYM başkanı Zühtü Arslan 2008’de “gerekçeyi yazmadan karar açıklamak Anayasanın 153. maddesine aykırıdır” diyor. Ancak AYM başkanı olarak Can Dündar için gerekçe açıklamadan karar açıklayarak “hem yetkisiz, hem ilkesiz davranıyor”.
SEKİZ: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “karara saygı duymuyorum” yorumunu hukuk karşıtlığıymış gibi çarpıtanlara hukukçuların cevabı net: Söz konusu siyasi casusluk davasının iki mağdur tarafı var: Biri kurumsal olarak MİT, diğeri Cumhurbaşkanı Erdoğan. Davada müşteki sıfatıyla yer alan kişinin “şikâyetimden vazgeçmiyorum” anlamında “uymuyorum” demesi doğal bir haktır ve hukukidir.
DOKUZ: FETÖ/PYD örgüt işbirliği, casusluk ve darbe suçlarından yargılanan Can Dündar’ın tutuklu yargılanmaya ilişkin mahkemeye itiraz etmeyip doğrudan AYM’ye başvurmuş olması “pek manidar”. Çünkü Dündar, 19. Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul ederken “tutukluluğun devamı” yönünde karar verdiğinde karara itiraz hakkı olduğu halde itiraz etmeyip AYM’ye ise tereddütsüz başvuruyor.
ON: AYM şekli hukuk denetimini aşıp esasa girdiği, bireysel başvuru hukukuna aykırı davrandığı için verdiği karar hukuki olmaktan çok siyasi bir karardır.
ONBİR: Cumhurbaşkanı Başdanışmanı hukukçu Mehmet Uçum’a göre, “AYM Kanunu’nun yürüyen davalara ilişkin bölümü yeniden düzenlenmeli. Yoksa görev-yetki gaspı, usul-yetki gaspı ve doğal yargıç ilkesinin ihlali AYM’nin bu yöndeki kararlarıyla olağan hale gelir. Bu da ceza yargılamasında AYM üzerinde güç temerküzü oluşturur. Bu durum, yerel ve üst derece ceza mahkemelerini AYM bağımlısı hale getirir. Halbuki “karışmazlık ilkesi” sadece kuvvetler arası ilişkide değil her kuvvetin kendi iç fonksiyonları arasında da geçerli olan bir ilkedir”.