Andy-Ar şirketi sahibi Faruk Acar, 1 Kasım seçim sonuçlarını yorumladı. 49,4’lük AK Parti oyuyla tarafsız cumhurbaşkanı tartışmasının artık bittiğini söyleyen Acar, “Muhalefet liderleri kendi seçmenleri üzerindeki ikna gücünü kaybetti” dedi.
AK Parti’nin oy patlaması yaparak kazandığı 1 Kasım seçimlerini değerlendiren Andy-Ar şirketi sahibi Faruk Acar, seçmenin verdiği mesajlar konusunda da tespitlerde bulundu. Acar, “Seçmen AK Parti’ye yüzde 49,4 oy vererek “Partili cumhurbaşkanlığı”na da onay verdi.” dedi.
İşte El Cezire’den İrfan Bozan’a röportaj veren Andy-Ar şirketi sahibi Faruk Acar’ın açıklamalarının öne çıkan kısımları:
Siz bir TV söyleşinizde, AK Parti için yüzde 49 oranını bulduğunuzu ama çalışmayı daha sonra durdurduğunuzu, durdurma gerekçelerini sıralarken de “mahalle baskısı” kavramını kullandınız. Neydi bulduğunuz, neden açıklamadınız, bir takım çevrelerden mi çekindiniz?
Son 10 gün yasak dönemde, tamamen kendi finanse ettiğimiz bir araştırma içine girdik. Bir önceki seçimde AK Parti’nin 258 milletvekili çıkaracağını tahmin edip açıklamıştık ve bilmiştik. Bu araştırmada da daha önce yapmadığımız bir örnekleme modeli ile 85 seçim çevresinde, milletvekili sayısı odaklı 20 bini aşkın denekle bir çalışma içine girdik. 12 bin 700 denekle görüşüldüğü sırada veri toplama şirketim “Galiba sahayı yanlış yapıyoruz” şerhi koyarak benimle bir veri paylaştı. Yasaklı dönemde eşe dosta duyurmak son noktayı koymak için yola çıktığımız bir araştırmaydı. 12 bin 700 kişiyle görüşme sonucu AK Parti’nin yüzde 49’ları geçen, CHP’nin yüzde 25’ler dolayında, MHP’nin yüzde 12 olduğu, HDP’nin de yüzde 10 buçuk seviyelerindeki sonuç ben yurtdışındayken bana geldi. Bu sonuçların son olarak 3-4 Ekim’de yaptığımız araştırma ve geçmişten gelen trendlerle hiçbir ilgisinin olmadığı, bugüne dek yaptığımız hiçbir çalışmada bunun bir emaresini görmüş olmamamız, AK Parti için yüzde 45’in üstünün dahi söz konusu olmadığı tespitlerimiz vardı. Kendi mahallemde, yani diğer araştırmalarda bu yükselişi teyid eden bir sonuç olmaması nedeniyle şüpheyle yaklaşmama neden oldu. O tarihe kadar güvenilir olan hiçbir araştırma şirketi Andy-Ar’ın Ak Parti için verdiği rakamın yakınında değildi. En üstte biz vardık. Yanlış yolda olduğumuzu örneklememizin hatalı olduğunu düşünüp daha fazla para harcamadan araştırmayı durdurduk, yarıda bırakıp tamamlamadık.
“Mahalle baskısı” sözü ile ne kastettiniz?
Benim “mahalle baskısı” sözlerim yanlış anlaşıldı veya bilinçli olarak çarpıtıldı. Sonuçta meyve veren ağaç taşlanır misali okuyorum durumu. Buradaki mahalle baskısından kastım, etraftaki insanlar tarafından etkilendik ve dolayısıyla açıklamadık değil. Araştırmayı zaten tamamlamadık. İkincisi tamamlasaydık da yine kendimiz bu sonuçlara şüpheci yaklaşabilirdik. Örneğin 10 gün önce yüzde 45-46 bulursunuz, sonraki çalışma yüzde 49 olabilir. Öyle bir durum da yok. Bir önceki araştırmamız yüzde 43. Aniden yüzde 49’a çıkınca örneklem hatası yaptığımızı düşündük. Ben orada mahalle ile uyumsuzluğu kastettim. Diğer araştırma şirketleri yüzde 46’lar 47’ler bulsa bunu açıklasa biz bu araştırmayı bitirir ve doğru olduğunu düşünerek açıklayabilirdik. Bir de yüzde 43 anlatılabilir bir durum ama yüzde 49’un anlatılma sorunu da var. Biz rakam verip bırakmıyoruz ki, bunun alt kodlarını da açıklıyoruz. Aynı yöntemle yedi araştırma yapmışız sonra yöntem değiştirmişiz ve sonuç çok farklı çıkmış bunun uyumsuz olduğunu düşündük. Bu tasarruf bendeydi “örnekleme yanlış” kararını ben verdim. Ayrıca tamamlanmamış bir araştırmayı nasıl açıklayalım. Bu arada 43,7 ve tek başına dediğimiz sonuç bile kamuoyunda tepkilere neden oldu. Ancak elimizde bunu açıklayabilecek bir trendimiz ve alt kodları vardı. Birilerinden çekindik ve açıklamadık yaklaşımı son derece haksız bir eleştiri olur. Neticede 2009 yerel seçimlerinde sektör AK Parti için 45’leri konuşurken Andy-Ar 40 bulmuş ve açıklamıştır. Sonrasında 2010 Referandumunda sektör ”Hayır” oylarını önde gösterirken veya 52-53’leri konuşurken Andy-Ar ”Evet” 57,4 demiş ve rekor kırmıştır. 2011 seçimlerinde sektör yüzde 44-45’leri konuşurken biz 50’leri konuşacağız demiştik, bildik. Herkesin yanıldığı Cumhurbaşkanlığı seçimini tek bilen araştırma şirketi olduk. Biz doğru bildiğimiz işi yapar ve sonucumuzu sağlıklı buluyorsak kimseden çekinmeden açıklarız. Bizi başarılı kılan bugüne kadar disiplinli davranışımız ve tutumumuz olmuştur. Bunu seçim sonrasında paylaşmamın nedeni ise hatamızı tespit ettiğimize ilişkin bilgilendirme amaçlıydı.
AK Parti’yi hangi kesim yüzde 49’lara taşıdı?
AK Parti’yi iktidardan eden de tekrar iktidara taşıyan da 7 Haziran seçimlerinde AK Parti’yi cezalandıran seçmen oldu. Bu seçmen 7 Haziran’da sandığa gitmeyerek ceza kesmişti. Bu seçmenler demek ki emanet seçmenler. Koşulsuz, şartsız AK Parti destekçileri değiller. Bu 9-10 puanlık seçmeni diğer muhalefet partileri taşıyamadı. Bu seçmen aynı zamanda muhalefete de beni ikna edemiyorsunuz mesajı verdi. Milliyetçi-muhafazakâr bu seçmen 7 Haziran’dan sonra Devlet Bahçeli’nin ne yapmaya çalıştığını hep anlamaya çalıştı ama anlayamadı. Burada şunu söyleyeyim eğer Meral Akşener, Tuğrul Türkeş gibi seçim hükümetindeki bakanlık teklifini kabul etseydi MHP, 1 Kasım’da baraj sıkıntısı dahi yaşayabilirdi.
“PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI ONAY ALDI”
Şu an itibariyle seçmenlerin sandık başına gitme ihtimalinin olduğu tek durum eğer TBMM’de 330 sayısı bulunursa anayasa değişikliği diğer bir deyişle de “Başkanlık sistemi” referandumu görünüyor. Yüzde 49,4’lük AK Parti oy oranı ışığında olası bir referandum sonucuna ilişkin ne dersiniz?
Yüzde 49,4’lük oy oranı aynı zamanda bence partili bir cumhurbaşkanının da onaylandığı anlamını taşıyor. Erdoğan’ın tarafsız olmamasını artık seçmen kabullenmiş durumda. 1 Kasım seçimleri tarafsız cumhurbaşkanlığı tartışmasını bitirdi. Muhalefet bunu temenni edebilir ama AK Parti seçmeninde de “emanet” AK Parti seçmeninde de artık bu bir rahatsızlık değil. Başkanlık sistemi gündeme geldiğinden bu yana yaptığımız tüm araştırmalarda başkanlık sistemine destek en fazla yüzde 35 çıktı. Ortalama destek yüzde 30’lar seviyesinde. Yüzde 65-70 olumsuz reaksiyon var. Bu algının oluşmasında muhalefet liderlerinin ciddi bir katkısı oldu. Bugün HDP’yi ayırırsak MHP ve CHP liderlerinin kendi seçmenlerini ikna yeteneği kalmadı. Seçmenleri gözünde kredibiliteleri yok. Başkanlığı şu anda öncelikli mesele olarak tartışmak AK Parti’ye zarar verebilir. Ancak öncelikli sorunlar ele alıp düze çıkılmasının ardından gelecekte yapılacak bir referanduma muhalefet aynı lider ve kadrolarla girerse bu referandum AK Parti’nin lehine olur. Kendi seçmenini ikna sorunu yaşayan bir muhalefet seçmenini sandığa götüremeyebilir. Tıpkı 7 Haziran’daki AK Parti seçmeni tavrı gibi. Bu durum da olası bir başkanlık referandumunda AK Parti’ye istediği sonucu getirebilir.
(AL JAZEERA TURK)